Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2021, Munzur Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi
Although the Parthian State was founded by Arsaces in 239/238 BC, it became an Empire in 165/164 BC when Mithridates I came to power. The formation of the Empire in a very short time can be explained by several reasons. During the reigns of Mithridates the First and Mithridates the Second the Parthians greatly expanded their borders. With the decline of the Seleucid rule in Mesopotamia and Syria, the Parthians consolidated those areas and approached Armenia politically. This alliance later formed the basis of the Roman-Parthians wars because this expansion of the Parthians also attracted the attention of Rome. The conquest of Scythia territory by Parthians was referred to ancient sources as a power equivalent to Rome. Moreover, during the imperial period, the Parthians also stand out as the dominant political actor in the East. Even the Chinese Emperor Wu both signed an trade agreement with Mithridates the second and made an alliance against the Hsiung-nu danger. Therefore, the Parthians being the dominant power in Mesopotamia and Syria changed the destiny of many states in the Near East.
Ali Cengiz Üstüner – “Arkeoloji Tarih ve Sanat Yazıları” , 2018
Minyatür, bir satıh sanatı olup, konu ve motif yönünden yapıldığı çağ ve ortamın kültürünü gösterir. Minyatür sanatının doğmasına sebep Mani mezhebinde olan Uygurlu ressamlardır. Minyatürle süslenmiş yazmalar, aslında çeşitli türdeki birçok sanatçının, ortak çalışmaları sonucudur. Minyatür, Doğu’nun en önemli sanat koludur. Topkapı Sarayı’nın kütüphanesinde XV. ve XVI. yüzyıllara ait 15.000 minyatür vardır.
Çin'in Gölgesinde Uzak Doğu, Editör: Deniz Ülke Arıboğan, Bağlam Yayınları, 2001
History studies, 2012
2018
Dogu Anadolu cografyasinin en onemli kultur bolgelerinden biri olan Yukari Firat Havzasi’nda yer alan Bingol ve cevresi, her ne kadar gunumuzde arkeolojik arastirmalarin hedefi olamamissa da ozellikle sahip oldugu obsidiyen agirlikli hammadde potansiyeli sayesinde tarih oncesi donemlerde insanoglunun dikkatini cekmis ve yerlesim gormus ozel bir alandir. Bu calisma ile Firat’in en buyuk kollarindan biri olan Murat Nehri’nin yani basinda yer alan zengin kaynaklari ile tum Yakin Dogu cografyasini etkisi altina alan ve kulturlerle her daim etkilesim icerisinde olmasini saglayan Bingol obsidiyen kaynaklarinin, Neolitik Donem’den baslayip Tunc Caglara kadar devam eden surecte ticari iliskilerde ne denli oneme sahip oldugunun altinin cizilmesi amaclanmaktadir.
2018
Fransa ve İngiltere arasındaki güç mücadelesi, 1786 Amerikan Bağımsızlık Savaşı'ndan sonra ağırlıklı olarak Orta Doğu'ya kaydı. İlk hamleyi yapan Fransa, 1 Temmuz 1798'de İskenderiye'den başlayarak Mısır'ı işgale girişti. O tarihte Osmanlı toprağı olan Mısır'ın işgaline İngiltere sessiz kalmadı ve Osmanlı ordusuna destek oldu. Ebukir zaferinden 1 hemen sonra, Fransız ordusu, başındaki Napolyon'la birlikte geri püskürtüldü (1801). Osmanlı donanmasıyla birlikte Mısır'a gelen takviye gönüllü sivil savaşçılar arasındaki sıradan biri olan Kavalalı Mehmet Ali, kısa sürede sivrilerek sivil savaşçıların serçeşmesi oldu. İngilizlerin 1803'te Mısır'dan çekilmesiyle doğan ortamı fırsat bilen Mehmet Ali, 1805'te kendini Mısır'a vali yaptırdı. Zaten uzunca bir süredir İstanbul'dan bağımsız hareket eden Mısır valililerinin bu tavrını daha da ileriye götüren Mehmet Ali, bir Osmanlı valisi olarak, Fransa'ya sempati duyan, İngiltere'yle iyi geçinen, bu iki ülkeyle doğrudan her türlü ilişkiler kurabilen; valisi olduğu Osmanlı'ya karşı ise "asi vali" olmaktan çekinmeyen, Bâb-ı Âli ile kontrollü bir çekişme halinde egemenlik alanını sürekli şekilde genişleten biri oldu. Mısır'da çeşitli bayındırlık faaliyetlerine başlayan Mehmet Ali, Nisan 1817'de başlayıp üç yıl süren projeyle İskenderiye'yi Nil'in batı (Reşid) koluna bağladı. 2 Zamanın Osmanlı Padişahı II. Mahmud'un adını verdiği 72 km uzunluğundaki Kanal sayesinde, İskenderiye'de Kanala giren gemilerin oradan Nil'e geçerek Kahire'ye kadar varmasıyla, yüklerinin buradan sonra Süveyş'e kadar kara taşımacılığıyla nakledilmesi, İskenderiye'yi Hint Okyanusu'nun Akde-1 İngiltere tarafından Napolyon üzerine gönderilen Amiral Nelson komutasındaki donanmanın, İskenderiye'nin kuzeydoğusundaki Ebukir limanında, 1 Ağustos 1798'de yaptığı baskınla Fransız donanmasını yok ederek Napolyon'un Fransa ile bağlantısını kestiği zafer.
Türkiye'nin Gökyüzündeki Yeni Gücü İHA'lar , 2020
Bu analiz Türkiye’nin “insansız hava araçları” (İHA) programının tarihsel dönüm noktalarını, stratejik etki ve jeopolitik sonuçlarını araştırmaktadır. Türkiye’nin İHA stratejisini savunma sanayii, askeri ve jeopolitik boyutlara odaklanmak suretiyle tarihsel bir bağlamda ele almakta ve tahlil etmektedir. Birinci bölümde Türkiye’nin İHA programının tarihsel serüveni incelenmektedir. İkinci bölümde Türk şirketlerinin başarılı girişimleri ve bu girişimlerin Türkiye’nin giderek yükselen İHA programı üzerindeki etkileri değerlendirilmektedir. Üçüncü ve son bölümde ise Türkiye’nin etkin İHA sistemleri geliştirme programının ülkenin jeopolitik çıkarlarına ve Suriye ile Libya gibi çatışma bölgelerinde askeri gücüne nasıl hizmet ettiği sorusuna cevap aranmaktadır.
IX. ULUSLARARASI HİTİTOLOJİ KONGRESİ BİLDİRİLERİ ÇORUM 08-14 EYLÜL 2014 Acts Of The IXth International Congress of Hititology ÇORUM, SEPTEMBER 08-14, 2014, 2014
IIème millénaire avant J.-C. dans la Plaine d'Isparta Entre 1972 et 2012, avec intervalles, nous avons fait des recherches systématiques dans la Région des Lacs (Pisidie). La Région des Grands Lacs, à l'ouest de Konya, comprend l'ensemble des provinces de Burdur et d'Isparta, et la partie septentrionale (Korkuteli) montagneuse de la province d'Antalya. Jusqu'à présent, nous avons découvert plus de 350 höyüks et établissements dans cette région. À partir de 1984, nos recherches se sont concentrées particulièrement dans la région d'Isparta. Notre propos portera ici sur les höyüks du IIème millénaire av. J.-C. dans la Plaine d'Isparta. Dans cette région, avant nous, des prospections avaient été faites par H. A. Ormerod, K. Bittel et J. Mellaart. Lors de ces prospections, trois sites seulement avaient été trouvés. Nous avons d'abord cherché et trouvé les sites connus, puis nous les avons examinés. Ensuite, nous avons fait des recherches approfondies dans ce secteur. Durant nos prospections dans cette plaine d'Isparta, nous avons trouvé 21 établissements. Ceux-ci ont livré des trouvailles datant de l'époque Néolithique Récente jusqu'à la fin de l'époque romaine. Dans sept établissements, les trouvailles sont du IIème millénaire av. J.-C. Ces établissements sont : Aliköy, Bozanönü Karayuğ, Findos, Göndürle I,
Bitirme Çalışması, 2021
Pers mitolojisi ve efsaneleriyle ilgili elde edilen en eski bilgiler MÖ. 15. yüzyıla kadar gitmektedir. Arkeolojik verilerin dışında İran’ın tarihi ve dini inançları ile ilgili en eski bilgiler ise Rîg Vedâ ve Avestâ’da yer almaktadır. Zerdüştlük, açığa çıkarılan dünya dinleri arasında en eskilerinden birisidir. Bundan dolayı da insanlık üzerinde büyük bir etki bırakarak, Batı dinlerinin de gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Zerdüştler köken olarak Hint-Avrupa ailesinin torunları olan Proto Hint-İran halkının torunlarıdır. Zerdüştlük dini, tarihte önemli bir güç olan Akhaimenid İmparatorluğu (M.Ö. 550-330) tarafından benimsenmiş ve devlet dini haline getirilmiştir. Dünya çapında 200.000'den az takipçisi olduğu düşünülen Zerdüştlük dinin, İran coğrafyasında ortaya çıktığı düşünülmektedir. Zerdüştlük dininin peygamberi olan Zerdüşt’ün yaşadığı tarih tartışmalı bir konu olup, inancını 5 temel ilkeye dayandırmaktaydı. Zerdüşt, kötülük güçlerine karşı bir savaş ilan etmişti; iyi dini seçen her kişiyi kötülerle savaşmaya ve dünyayı kötülerden temizlemeye çağırıyordu. Zerdüşt’ün kutsal kitabı olan Avestâ, farklı dönemlerde kaleme alınmış ve en eski bölümünü Gathalar oluşturmaktaydı. Pers mitolojisi İslamiyet öncesi inanç, efsane ve özellikle de zerdüştlüğün düalist yapısı ile birçok tanrı ve olağanüstü yaratıkların hikayesini taşımaktadır. Pers mitolojisinde yer alan karakterler güçlü bir şekilde iyi ve kötü olanlar olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Söz konusu olan iyi ve kötü anlayışı Pers mitolojisinde efsane, hikâye, figür ve motiflerde de sıkça karşımıza çıkmaktadır. Aynı zamanda İran kralları da kötülük ve ölüm güçleriyle savaşıp, İyiliğin kazanmasında önemli katkılarda bulunmaktaydılar. Bu konuda Pers imparatoru 1. Kserkses (M.Ö. 485-465) imparatorluk genelinde Daevaların tapımını yasaklamaktaydı. Özetle bir Mazdeist, Ahura Mazda’yı seçerken kötüye karşı iyiyi, Daevaların dinine karşı hakikat dinini de seçmiş olur. Bundan dolayı da her Mazdeist kötülüğe karşı savaşmalıdır. İyi ve kötü arasındaki bu çekişme Pers mitolojisinde yaratılışın başlangıcında yaratılan Spenta Mainyu (Yardımsever Ruh) ve onun ikizi olan Angra Mainyu (Yıkıcı Ruh) arasındaki mücadeleden kaynaklanmaktaydı. Zerdüşt dininin en önemli tanrısı olan Ahura Mazda ışığın ve iyiliğin sembolü iken onun tam karşıtı olan Angra Mainyu öfke, kıskançlık, kötülük ve karanlıkla özdeşleştirilmekteydi. Kutsal ateşi yaratan Ahura Mazda “Ameşa Spenta” ismi verilen melekleri yönetirken, külleri yaratan Angra Mainyu ise “Daeva” ismi verilen şeytanları yönetmektedir. Angra Mainyu’nun bildiği tek şey Ahura Mazda’nın oluşturduğu düzeni ve yaratığı güzel şeyleri yıkmaktı. Bu yüzden kötücül güçlerin veya şeytanların lideri olarak tanımlanmaktaydı. Bu araştırmada, öncelikle Pers imparatorluğunun tarihi çağları elle alınmış, Zerdüşt dini ve Avestâ hakkında bilgi verilip, Pers mitolojisindeki iyi ve kötü güçler arasındaki mücadelelerin Pers mitolojisindeki yeri ve yansımaları anlatılacaktır. Sonrasında araştırmanın ana konusunu oluşturan Pers mitolojisindeki kötücül güçler tanımlanmaya çalışılacaktır.
Bu eser 1935'de Paris'te Payot Kitabevi tarafından basılan nüshadan dilimize çevrilmiştir.
Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 2018
MÖ. 3. binyılın son çeyreğinden itibaren, Eski Doğu dünyasının en eski yazılı kayıtlarında Hurriler adıyla anılan bir halk grubundan bahsedilmeye baĢlanır. Hurriler'in asıl anayurtlarının neresi olduğu sorusunun kesin bir cevabı yoktur. Bazı bilim insanları Transkafkasya'daki Kura-Aras bölgesini önerirken, diğer bir kısım bilim insanları da onların anayurdunun Doğu Anadolu olduğunu öne sürerler. Fakat onların anayurdu neresi olursa olsun, hem yerleĢtikleri bölgelerde hem de temasa geldikleri bölgelerde siyasi, askeri ve kültürel bağlamda derin tesirler bırakmıĢlardır. Onların mütecaviz ve yayılmacı bir halk oldukları, Hurri isimlerinin ve Hurri kültür unsurlarının Kuzey Mezopotamya, Kuzey Suriye ve Doğu Anadolu'ya kadar uzanan geniĢ bir alana yayılması ile de tasdik edilmiĢtir. Ancak bu kavim, MÖ. 2. Binyıl ortalarından itibaren siyaseten pasivize olmuĢ görünmektedir. Bunun en önemli nedeni, Hurriler'in yaĢadığı bölgelerin son derece savaĢçı bir kavim olan Mitanniler tarafından istila edilmesidir. Hint-Avrupa kökenli bir kavim oldukları anlaĢılan Mitanniler, kendilerine has savaĢ arabaları ile kısa sürede girdikleri bölgelerde egemenlik tesis etmiĢler ve bugünkü GAP Bölgesi merkez olmak üzere, güçlü bir devlet kurmuĢlardır. Aslında bu devlet bir ortaklığa dayanmaktadır. Bu ortak yapımda idare edilen geniĢ halk kitlelerini Asya kökenli Hurriler oluĢtururken, idare eden ince elit tabakayı Hint-Avrupa kökenli Mitanniler oluĢturmaktadır. Hurri-Mitanni ortaklığına dayanan bu devlet, MÖ. 15. yüzyıl ortalarından MÖ. 14. yüzyıl ortalarına kadar, Eski Yakın Doğu'nun en güçlü siyasi yapılarından biri olarak kabul edilmiĢtir. MÖ. 14. yüzyıl ortalarında Hititler tarafından yıkılan ve Hititler'e bağlı tampon bir devlet haline getirilen Mitanni Devleti, MÖ. 1200'lerde cereyan eden Ege Göçleri'ne kadar, siyasi varlığını devam ettirmiĢtir.
DOĞU ANADOLU ARKEOLOJİSİ ÇALIŞTAYI: PREHİSTORİK DÖNEMLERDEN DEMİR ÇAĞLARIN SONUNA KADAR DOĞU ANADOLU DOĞU ANADOLU ARKEOLOJİSİ (DARK, 2018
Journal Of History School, 2016
Özet İnsanoğlu tarihin her döneminde yaşadığı çevreye egemen olmak istemiştir. Bu bağlamda iki yaşayışlı bir canlı olarak nitelendirilebilecek insan, temel teknolojik gelişmeleri sağladıktan sonra denizlere de hâkim olmaya çalışmıştır. Roma Cumhuriyeti de kuruluşunu takip eden yıllardan itibaren denizlere ilgi duymuş ve bunun neticesinde Batı Akdeniz'deki en büyük siyasi rakibi olan Kartaca ile karşı karşıya gelmiştir. Roma, I. Pön Savaşında Kartaca'yı yenilgiye uğratmış ve büyük oranda Batı Akdeniz'e egemen olmuştur. II. Pön Savaşı öncesinde Roma'nın deniz egemenliğini sağlamış olması savaşın genel gidişatı üzerinde Roma açısından önemli bir katkı sağlamıştır.
Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi , 2019
The sentence (i)ki (ä)r(i)g WDŞRW s(a)nčdı in the line east 36 and north 2 of Köl Tigin inscription has been interpreted differently so far. The reason why the sentence is interpreted differently is that the structure and meaning of the phrase written in the form of WDŠRW is not fully determined. The reproductions, which provide a copy of the inscriptions, have allied with the signs in the phrase. Therefore, there is no difference in the reading of the phrase. The article lists the previous readings and interpretations for the phrase. After the reading and interpretation proposals were analyzed, the reading and meaning of the problem phrase were re-evaluated.
DergiPark (Istanbul University), 2023
Teşki̇lat-ı Mahsusanın Doğu Afri̇ka Faali̇yetleri̇
İrtad, 2019
Doğu toplumlarında devleti ifade eden önemli hâkimiyet sembollerinden birisi de payitaht olan şehirlerdir. İktidarın güvenlik endişesiyle etrafını aşılması güç sur ve hendeklerle çevirdiği bu şehirler, içerisinde devleti simgeleyen saray ve askerî yapılar, inancı simgeleyen mabetler, ahalinin yerleşik olduğu mahalleler, gündelik hayatı kolaylaştırmak için kurulmuş çarşı-pazarlar, hamamlar, çeşmeler ve su kanalları ile bir bütündür. Gerek jeopolitik konumlarıyla gerekse siyasî güçleriyle öne çıkan bu şehirler, bünyesinde barındırdığı iktidarlar zamanla dağılsa bile öneminden bir şey kaybetmeden günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır. İktidarı bünyesinde toplayan bu şehirlere, devletin kudretini de sembolize ettikleri için hükümdarlar tarafından ayrıca önem verilmiş, en gösterişli bina ve mabetler bu şehirlerde inşa edilmiştir. Hatta bazı hükümdarlar, zafer ve başarılarının bir nişanesi olarak bu şehirlerin hemen yanı başında kendi adlarına yeni şehirler inşa ettirerek isimlerini ölümsüzleştirmek istemişlerdir. Doğu'daki bu şehirlere güzel bir örnek de Kandahar şehridir. Bu çalışmada, Kandahar şehrinin tarihî geçmişiyle Ahmed Şah Dürranî tarafından 1761 yılında Hindistan'da Marathalara karşı kazanılan Panipat savaşının anısına, Kandahar şehrinin hemen yanında inşa ettirilen Şehr-i Ahmedşahî ya da Eşrefü'l-bilâd adı verilen şehrin kuruluş meselesi ele alınmıştır. Bu şehir, Türkistan, İran ve Hindistan'da hüküm süren hükümdarların kendi adlarına şehir inşa ettirme geleneklerinin bir devamı olmakla birlikte son örneğini teşkil etmesi bakımından da önemlidir.
Sanat ve Tasarım Dergisi, 2018
Oryantalist resim repertuarı içinde Batılılar için büyülü bir gizemi olan harem yaşantısı önemli bir yer tutmaktadır. Bu resimlerde doğulu bir dekor içinde ve doğulu kostümler giymiş olan egzotik güzellerin biçimsel kökenleri ise Batılı resim geleneğindeki Venüs temsillerine dayanmaktadır. Ingres, Delacroix ve Gerome gibi Oryantalist sanatçıların harem sahnelerinde betimledikleri "tutsak" kadınlar, Doğu'yu vahşi, ilkel ve şehvet düşkünü olarak göstermek için oldukça uygundur. Böylece bilinçaltında "kurtarıcı" olarak kendini konumlandıran Batılı erkek özne, hem eylemini meşrulaştıracak hem de iktidarını imleyecektir. 19. yüzyılın sonlarına doğru kendi medeniyetini sorgulamaya başlayan Batı'da Doğu'ya olan oryantalist ilgi azalmış ve harem sahneleri popülerliğini yitirmiştir. Bu süreçlerde farklı ifade arayışlarına giren Avrupalı sanatçılar, daha önce ilkel ve vahşi olarak tanımladıkları Doğulu toplumların kültür ve sanat formlarını kullanarak modern sanata yön vermişlerdir. Modern sanatın önemli isimlerinden Henry Matisse ise "Odalık" serisinde İslam sanatındaki bezeme mantığını kullanarak kurguladığı resim mekânında bu Doğulu "tutsak" kadını, merkezi bir motife dönüştürmek suretiyle yalnızca biçimsel bir öge konumuna indirgemiştir. Böylece Oryantalist söylem içerisinde "Doğu" imgesinin kurulmasına ve yaygınlaşmasına aracılık eden kadın figürünün ifade ettiği anlamın içi boşaltılmıştır. Bu çalışmada oryantalizmin tanımı yapılacak; tarihsel süreçte Doğu-Batı ilişkisinin kültür ürünlerindeki yansımalarına değinilecek; öteki üzerinden kendini tanımlama biçimi olarak oryantalist resimlerdeki ideolojik bağlam üzerinde durulacak ve oryantalist resim geleneği içinde kadın temsilleri aracılığı ile Doğu imgesinin nasıl şekillendiği incelenecektir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.